Yunan Heykel Sanatı( arkaik ve klasik dönemler)

Yunan heykelinde, kişisel özellikler değil, ortak ideal tip önemlidir. İdeal yüzler, ideal ölçülere uygun insan vücutları Yunan heykelinin başlıca özelliğidir. Başlangıçta kil, taş fildişi, kemik ve tunç gibi malzemelerden ilkel heykelcikler ortaya koyan

Yunan heykelcileri zaman içerisinde bunu geliştirmişlerdir. Heykel sanatının gelişmesine ve anıtsal heykeltıraşlığın ortaya çıkmasının nedenleri arasında olimpiyatlarda başarı kazanan atletlerin heykellerinin dikilmesi geleneği, gelişen mimariye bağlı olarak, tapınakların taştan yapılması ve bunların iç ve dış cephelerinin, kabartmalarla süslenmesi sayılabilir.
Yunan heykeli karşıtlıklar ve bunun yarattığı dinamizm üzerine kuruludur. Baş başka, kollar ve bacaklar başka başka yönlere bakarlar. Bu durum gösteriyor ki Yunan heykelcisi vücut nüansları üzerinde çalışmıştır.
Yunan heykelcileri örtü altından hissedilen gövdenin formunu ortay çıkarmanın çekiciliğini fark etmişlerdir. Bundan dolayı, gizlerken göstermek yunan heykelciliğinde bir motif olmuştur.
M.Ö. 7. ve 6. yy.da iki büyük heykeltıraşlık ekolü görülür:
•Girit Pelepones
•İyonya

Arkaik Dönem Yunan Heykel Sanatı

arkaik dönem heykel Arkaik, sanat tarihinde, herhangi bir uy­garlık sanatının ilk evresi; olgunluk ça­ğına geçmeden evvelki başlangıç dönemi demektir.

Arkaik dönem Yunan heykelleri, Mısır ve Mezopotamya heykelleri gibi hareket­siz, frontal ve katı görünüşlüdür. Ancak, Mısırlılar kol ve bacaklara kısmen hareket getirmiş ve yüzü canlandırmışken; Yunan­lılar bunu gövdede de başarabilmişlerdir.

Formlar sade, figürler sert ve stilize edilmiş gibidir. Ancak, etkili bir ifa­deye sahiptirler. Bazı eleştirmenler, mimarîde oldu­ğu gibi, heykelde de Dor (Girit-Pelo-penes) ve İyon (Anadolu) ekolü ayrımı yapmaktadırlar. Birinci ekolde iri ya­pılı, adaleli ve çıplak erkek heykelleri ön plândadır. Özenle işlenen vücudun organları arasında bir uyum sağlanma­ya çalışılmıştır.

Delfı'de bulunan "İki Delikanlı Heykeli", bu tipin özgün örneklerinden biridir Sisam'da bulunan bir kadın heykeli ise İyon ekolüne dahil örnekler ara­sındadır Elbisesi ve ay­rıca omuzlarından beline dek sarkan bir örtüsü vardır.

M.Ö. VII. yy. sonlarında ve VI. yy.'ın ilk yarısında Atina'da her iki ekole ait heykeller bulunmaktadır. Bunların vücutları daha yumuşak ve daha yuvarlak biçimde işlenmişlerdir. Çehrelerine dolgun ve oval bir şekil kazandırılmıştır. VI. yy.'in ilk yarısında, Atina Akropol'ündeki bazı binaların alınlıkları kalkerik taş heykellerle süslenmiştir. Bunlar boyarımışlıkları ve hareketlilikleriyle dikkati çekmektedir.

MÖ. VI. yy.'in ikinci yarısında, çoğunluğu kadınları tasvir eden mer­mer heykeller de, uzun etekli bir entari içinde yapılmışlardır. Saçlar özenle ta­ralıdır. Dudak uçlarının hafifçe yukarı kaldırılmasıyla, yüzlerine tebessüm ifadesi verilmiştir. Yunan heykelinin Arkaik devresi hakkında ayrıntılı bilgimiz yoktur. O dönemde mimarî üslûp bakımından do­ruk noktasına ulaştığı hâlde, heykel sanatı aynı düzeyde gelişmemiştir.

Mi­marî ve heykeltı­raşlık arasındaki eşitsizliğin sebebi, heykeltıraşların sert taşlan istedik­leri gibi işleyebil­mesini sağlayacak teknikten yoksun olmalarıdır. Bu du­rumda sanatçı, ta­şın kendi doğal ni­teliklerinden fayda­lanarak, onu olabil­diği kadar üstün bir şekle sokmaya ça­lışmıştır.

Buzağı Taşıyan Adam heykelinde malzemeye (taşa) uymak zorunda kaldığı kolaylıkla iki kol ile adamın başı, heykele büyük boyutlu bir alçak kabartma havası ve­recek kadar gövdeye yakın tutulmuş­tur. Bu demektir ki, sanatçı taşı fazla oymaya cesaret ya da imkân bulama­mıştır. Ağız dışarıya fırlamış, burun ve gözler taşın yontulmasından çok, oraya sonradan eklenmiş gibi durmaktadır. Kompozisyon tamamen cepheden ve diktir. Heykele bakıldığın­da, kare etkisi bırakan bir çalışma yapıldığı görülmektedir.
Klasik Dönem Yunan Heykel Sanatı

hermesYıllar süren çaba ve denemeler sonunda, Yunanlı1ar mermer üzerine insan tipi işlemekte büyük ba­şarı sağladılar. Ortaya çıkardıkları eserlerde, ku­sursuz denecek bir taklide eriştiler. Diğer taraftan tunçtan dökülen figürlerde de aynı başarıyı gösterdiler.

Klâsik Yunan heykeltıraşlığında en büyük yenilik, heykellerin frontal du­ruşlarımı! değişip, vücutların ağırlığının bir bacak üzerine verilmesidir. Böy­lece heykelin ana ekseni düz bir çizgi yerine, eğri bir çizgiye dönüşmüş, ya­pılan heykeller doğal gerçekliğe kavuşturulmuştur. Arkaik heykellerdeki sertlik, yerini yumuşak bir üslûba terketmiştir.

Klâsik tarzdaki gelenek devam ettikçe, sanatçılar dikkatlerini belirli kişi­lerin özelliklerini yansıtan çalışmalara çevirmişler, böylece portre sanatı gelişmeye başlamıştır.

Bu çağda büyük sanatçı isimleriyle karşılaşırız. Aşağı yukarı birbirinin çağdaşı olanMyron (Miron), Phidias (Fidyas) ve Polycletos (Polikletos),V. yy. Yunan heykelini temsil ederler.

Myron, heykele hareket getiren insan olarak bilinir. Ünlü "Disk Atan At­let" heykelinde, birbirine zıt olan hareketler arasında belli bir durgunluğu ve donukluğu sağlayabilmiştir.

Perikles zamanında Atina şehrinin yeniden inşasını yöneten Phidias, Partenon Tapınağı için altın ve fil dişinden yaptığı "Atena"sı ve Partenon frizleriyle tanınır. Ancak, Phidias'a ait eserlerden bu güne kalabilenler, Partenon'daki frizlerden kalan bazı kısımlardan ibarettir. Gerek bunlardan ve gerekse Romalıların yaptığı kopyalardan, Phidias'ın gerçekçi, heyecan duygusunu.veren, insan vücut ve elbise kıvrımlarım oldukça yumu­şak biçimde yansıtan bir sanatçı olduğunu anlamaktayız.


Polycletos; "sanat" konusunda kitap da yazmış olan sanatçı, insan vücu­dunu ideal ölçülere bağlamıştır. Ona göre ideal insanın boyu, baş yüksekli­ğinin yedi mislidir. Ayrıca o, Arkaik dönemin frontal heykellerindeki simetri arzusuna son vermiş, simetriyi karşılıklı kitlelerin aynı oluşunda değil, den­gesinde aramıştır. Örneğin, sol bacağın biraz geriye alınmasına karşılık, baş biraz sağa döndürülürse denge sağlanmış olacaktır.

M.Ö. IV. yy.'ın ünlü Yunan heykeltıraşları Scopas (Skopas), Praxitelos (Praksiteles) ve Lysippos(Lizippos)'dur.Scopas'm eserleri Bodrum Mousoleumu'nda bulunuyordu. Yaptığı hey­kellerde tanrı ya da insanlar; hiddet ve heyecan gibi hâllerde tasvir edilmiş, yam duygular insan yüzlerinde yansıtılmıştır.

Praxitelos ile birlikte Yunan sanatına çıplak kadın heykeli girmiştir. Onun zamanında dine bağlılığın azalması veya dinî anlayışın farklılaşma­sının bir sonucu olarak, tanrılar, oldukça insanlaştırılmış, bunlar daha çok belirli bir iş yaparken gösterilmeye çalışılmıştır. Ünlü heykelleri arasında Çocuk Diyonizos'u Kolunda Taşıyan Hermes örnek gösterilebilir. Hermes heykeli her bakımdan doğal, içinden geldiği gibi duran ve kusursuz bir ora­na göre sapılmıştır. Ancak, Diyonizos heykelinaeki oran, Hermes'teki kadar uyumlu değildir.



0 yorum:

Yorum Gönder